İki Değer Hakka Yürüdü
Muharrem ERGENOĞLU
Süleyman ÖZTÜRKÇÜ
Eğitimci vefakar kardeşim İsmail Öngel beyin telefondaki acı 2 haberiyle bir anda irkildim, üzüldüm ağladım. 2 gönül adamının vefatını ardı ardına söyleyince çok duygulandım.Gözlerimizi açtığımız bu aziz serhat şehrinde, gönüller üstünde yaptığım riyasız ,serapa anne sütü gibi sade, ihlasla dolu hizmetlerimde, bu iki zat bana ve yakın arkadaşlarıma çok himmetleri ve hizmetleri geçmiştir, üstümüzde manevi hukukları vardır.Her şeyin ötesinde müstesna insanlardı. Bugün için, bu nevi şahsiyetleri arar hale geldik, numune-i imtisal şahsiyetler. İsimsiz kahramanlardı..
Kimdir bu isimsiz kahramanlar? Bunlar Van ve ülkenin bölünmez bütünlüğü için çalışan, sırlar alemi gönül insanlarıydı. 1970-1980 yılları arasında ve mütebaki yıllarda 65 binlik Van’ın manevi temelinde harcı olan insanlardı. Şaibelerden uzak, alın teri ile koşan ve bütün hayır hizmetlerinde eli, kulağı ve himmeti bulunan insanlardı. Birçok liseli talebelerin üniversitelere gitmeleri için ve yetişip ülkeye helal dairesinde, bir vatanperver olarak hizmet etmeleri için gayret gösteren, vefakâr cefakâr gayyur kişilerdi.
Kimdir bu, hakka yürüyen iki değer? Her ikisi de Van’ın eşrafından; birisi Öztürkçüler sülalesinden Süleyman Öztürkçü, diğeri ise Ergenoğlu sülalesinden Muharrem Ergenoğlu. Her ikisi de iş adamı tüccar kişilerdi.Van’ın bir çok sivil toplum ve vakıf kurumlarında fahri görevler aldılar ve bir istikrar içerisinde vefatlarına kadar bu gayret bu azim ve bu inanç mefkûresini devam ettirdiler.
30 Mayıs 2006 günü büyük ağabeyim Muzaffer Uslu hakka yürümüştü,o günlerde konferans için davetli olduğum Almanya-Köln şehrinden hizmetlerimi yarı keserek köyümüze yaylamıza kadar geldim,taziyette kaldım,çok üzülmüştüm,fakat bu 2 değerli ağabeyimizin vefat haberlerini alınca bir o kadar üzüldüm, göz yaşı döktüm,fatihalar Yasinler dindirir mi? benim hazin gönlümü bilmiyorum.
23 Aralık 2005 tarihinde Van ulu cami konferans salonunda “Dünya barışı ve islamın evrensel mesajları” başlıklı bir konferans vermek için Türk Diyanet Vakıf Sen Van şube başkanlığı tarafından davetli idim,geldim konuştum gönül tellerine bir ahenk içinde vurduk.Böyle bir gecede merhum Muharrem Ergenoğlu gelmişti,çok duygulanmıştım.Bir vefa borcu ve bir ahlak örneği sunmuştu.
Maddeden soğuk, manen sıcak o gecede, salonda bana dönerek dedi ki “Kardeşim Halil bey seninle 30 yılı aşkın bir hizmet hukukumuz var ,senin bize çok hizmetin var, caddelerde reklam afişlerini gördüm onun için geldim,sizleri özlemiştim, sesini özlemiştim, bugün nasip oldu.hakkını helal et.” İşte o gece sanki bir ayrılık bir helalaşma gecesi imiş.
Her iki ağabeyimizin bu mübarek ayda ve aynı gecede vefatları da manidardır. Özellikle Muharrem ağabeyimizin Muharrem ayının mukaddimesinde vefatı (25.01.2007) çok calib-i dikkattir. Çok rikkatime dokunda çok mahzun oldum. Fakat sevindiğim ve mesrur kaldığım taraf her iki zatın ebedi aleme ,imanla Kur’anla, nurla gitmeleri ve cenazelerine yüzlerce kişinin iştirakı ve yurt çapında binlerce kişinin gıyabi fatihalar ve dualarla iştirakiydi..
Çağımızın Mevlana’sı ve 18 yıl Van’da ikamet eden aziz üstadımız Bediüzzaman hazretlerinin bu manzaraya bakan sözleriyle makalemi noktalıyor ve bütün Öztürkçü ve Ergenoğlu ailesine başsağlığı diliyor ve fatihalar gönderiyorum.
“..İnsan-ı mü’mine nur-u imanla gösterir ki, mevt, idam değil, tebdil-i mekândır.Kabir ise, zulümatlı bir kuyu ağzı değil, nuraniyetli âlemlerin kapısıdır. Dünya ise, bütün şaşaasıyla, âhirete nisbeten bir zindan hükmündedir..” (17.Söz.)
Halil USLU
Bağrıyanık