Günümüzde artık ırklar ve dinler değil, milletleri oluşturan boylar ve dinlerin alt başlığı olarak bilinen mezhepler konuşuluyor (Kalafat 2005:11). Küresinliler İslâm dinine ve Sünnîlik içinde bulunan Şafiî mezhebine mensupturlar. Alandaki araştırmamızda, din ve mezhebe ilişkin sorularımıza aldığımız yanıtların tamamının aynı olması nedeniyle, araştırmaya katılanlarla ilgili tablo düzenlemeye gerek görülmemiştir.
Türkiye’deki Küresinliler’in Şafiî mezhebine bağlı oldukları bilinmekle beraber, mezhep farklılıklarının devamlı gündemde olduğu İran’da, Güney Azerbaycan olarak tanımlanan bölgede yaşayan Küresinliler’in çoğunlukla Şafiî oldukları ancak, Hanefî mezhebine mensup olan Küresinliler’in de olduğu ifade edilmektedir.
Bir rivâyete göre; İran’daki coğrafi faktör itibariyle, Urmiye, Hoy, Salmas gibi şehir merkezlerinde yaşayan Küresinliler’in Hanefî mezhebine mensup oldukları söylenmektedir. Buna göre köy ve kırsal bölgelerde yaşayan Küresinliler’in ise Şafiî mezhebine mensup oldukları ifade ediliyor.
İran’da yaşayan Küresinliler, mezhep yönünden hem Acemler’den, hem de Azeriler’den ayrılırlar, Kürtler ile de birliktelik oluştururlar.
Kalafat, “İran Türklüğü” adlı eserinde, İran’daki Küresinliler’in kökenini ve mezhep yönünü şöyle yorumluyor: “Giresunlu veya Kiresunlu Türkmen-Oğuz toplumu Azerbaycan’ın Hoy, Salmaz ve Urmiye bölgelerinde, Urmiye Gölü’nün batı kısmında yaşamaktadırlar. Güney Azerbaycan’da bu toplumun Karadeniz’in Giresun bölgesinden geldikleri kanaati hâkimdir. Çepni Türkmenleri’ndendirler.
Mezhepleri Caferî veya Hanefî değil, Şafiî’dirler. Lehçeleri Karadeniz ve Tebriz Türkçesi arasında bir karakter arz eder. Şafiî olmalarına rağmen Kiresunlular’da 12 imam ve muharremlik kültleri oldukça güçlüdür. Bu iki kült, Caferî mezhebine mensup Türkler’in yaşadıkları Anadolu’daki Caferî olmayan komşularında da canlılığını kısmen muhafaza etmektedir. Bu canlılık geçmişte daha güçlü imiş. Şafiîlik Türkmen Türkleri arasında pek görülmez.
Doğu Anadolu’da bir kısım Kırmanç ve Zazalar arasında görülür. Kuzey Mezopotamya, Erbil ve Kerkük yöresinin bir kısım Türkmenler’i arasında Şafiî mezhebine mensup aşiretler vardır. Bu durum Sünnî olan Osmanlı ve Şiî olan İran Türklüğü arasında yaşayan bir sıkışmışlığın sonucu, birlikte yaşadıkları Bahtinan ve Barzan Şafiî aşiretlerinden de etkilenerek, Şafiî oldukları şeklinde izah edilmektedir. Güney Azerbaycan aydınının kanaatine göre Giresun boyunun Anadolu’daki
kesimi de birkaç yüzyıl evveline kadar Alevî inançlı idi” (2005:131).
Andrews ise Hütteroth’tan alıntı yaparak 1959’da İran’dan gelip Van’a yerleşmiş 5000 Azeri’den bahseder ve bunları Şiî Azeri grubuna dahil eder (1992:97). Bu topluluğun Azeri olmasının doğruluğunun yanında, tarif edilen yıllarda Şiî mezhebi mensubiyeti, yazılı kaynaklar ve sözlü ifadeler ışığında doğrulanmamaktadır.
Küresinliler’in Şafiî mezhebine mensubiyetleri üzerine bir değerlendirme yapacak olursak:
1. Sünnî Osmanlılar ile Şiî Safeviler arasında bir ara form oluşturmaları,
2. Şafiî Kürtler ile aynı coğrafi bölgede yaşamaları,
3. Mezhepler’in ortaya çıkış sebeplerinden; topluluğun yaşadığı coğrafi bölge faktörü.
Din faktörünün de içinde bulunduğu etnik ayrışma kriterleri, bazı toplumbilimcilerce “kültürel fay hatları” olarak adlandırılmaktadır. Din veya mezhep farklılıklarının körüklediği etnik ayrışmaları, birçok toplumda görmekteyiz. Mezheplerin, bağlı oldukları dinsel öğretiler ve yine bağlı oldukları toplumsal yaşantı bakımından heterojen bakış açıları, ayrışmaların çıkış noktasını oluşturur boyuttadır. Hatta aynı mezhep içindeki alt gruplar arasında bile farklı düşünüş ve uygulamalar da varlığını korumaktadır.
Küresinliler’in anlatımlarında, Anadolu’ya göçten önceki yaşam koşulları, İran’ın rejimi ve mezhep karşıtlığı vurguları ile dile getiriliyor.
Büyüklerinden dinlediklerine göre, yaşanmış eski günlerin ana temalarını; mensubu oldukları mezhep nedeniyle İran’da mâruz kaldıkları baskı ve ayrımcılık ile Anadolu’ya göç oluşturuyor.
Araştırma alanında görüştüğümüz Küresinliler, kendilerinin İran’daki yaşam koşullarını ve inanç eksenli etnik karşıtlığı (dün ve bugün), büyüklerinden ve İran’daki akrabalarından duydukları ile destekleyerek ilginç örneklerle anlatıyorlar:
“İran’daki Şiîler’e göre Sünnî gölgesine işemek sevaptır. Ayrıca Şiî camilerinde Şiî hocalar der ki: Sünni bulamadığınız zaman Ermeni’yi öldürün. Sünnî bulursanız Ermeni’den önce Sünnî’yi öldürün. Çünkü bunlar bize terstir, bizim mezhebimiz açısından tehlikelidirler”.
“Biz Sünnîler’in İran’dayken Şiîler’le suyumuz hiçbir zaman aynı kanala gitmedi (anlaşamadık). Camilerimiz bile ayrıydı. Namaz kılışımız dâhi farklıdır. Onlar taşsız namaz kılmazlar. Taşı boyayıp süslerler, namazda secde ettikleri yere koyarlar”.
İran’a akraba ziyaretlerine gidip-gelen Küresinliler’in anlattıklarına göre, İran’ın devlet rejimi nedeniyle, günümüzde de mezhep ayrımcılığına dayalı uygulamaların devam ettiği belirtilmektedir. Hatta İran’ın Tebriz ve Isfahan şehirlerinde yaşayan Şiî Türkler’in, Küresinliler gibi farklı muamele
görmediği, geniş vatandaşlık haklarına sahip oldukları ifade edilmektedir.
Küresinliler hakkında, Anadolu’ya göçten sonra da etnik kimlik ve mezhep yönünden -önyargıdan kaynaklanan- menfî değerlendirmeler yapılmıştır. Yöre insanı, Küresinliler’e İran’dan göç ettikleri için “Acem” demektedir. Yine, Küresinliler’e “beşinci mezhepten olanlar” (dört hak mezhebin dışında kabul edilen Şiîlik’e atfen yapılan değerlendirme) gibi tanımlamalarda bulunularak önyargılı değerlendirmeler yapılmaktadır. Bu durum tepkisel olarak Küresinliler’in de diğer etnik gruplar hakkında aşağılayıcı anlamlar içeren isimlendirmelerine ve yorumlarına neden olmaktadır.
TÜRKİYE CUMHURİYETİ
ANKARA ÜNİVERSİTESİ
SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ
ANTROPOLOJİ (SOSYAL ANTROPOLOJİ) ANABİLİM DALI
KÜRESİNLİLER ÖRNEĞİNDE KÜLTÜREL KİMLİK
(KÜRESİNLİLER’İN SOSYO-KÜLTÜREL YAPISI)
Yüksek Lisans Tezi
Mehmet Fuat Levendoğlu